Bu analiz 12 Mayız 2013 tarihli STAR Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
Reyhanlı’daki saldırının ana hedefi İkinci Cenevre Konferansı’nda dünyayı ‘Esadlı Bir Çözüm’e razı etmek. Bu hedef ise ancak savaşın komşu ülkelere bulaşması ile mümkün olabilecek. Suriye ile ilgili diplomatik trafik son haftalarda artmıştı. Kerry’nin Moskova ziyareti ile birlikte gelişmeler farklı bir aşamaya geçti. Şu anki sorunun asıl kaynağı Haziran 2012’de gerçekleşen Cenevre Konferansı’nda Suriye iç savaşının nasıl sona erdirileceği ve geçiş hükümetinin nasıl kurulacağı konusundaki muğlaklık. Bu Konferansı bir çok ülke ‘Esadsız Geçiş’ şeklinde yorumlarken, başta Rusya ‘Esadlı bir Çözüm’de uzlaşıldığını savunmuştu. Bu anlaşmazlık diplomasi imkanlarını tıkayan bir yorum farklılığına dönüşmüştü. Kerry’nin Moskova ziyareti Rusya’yı yeniden Cenevre Konferansı’na yeniden tartışamaya açmaya ikna etti.
Rusya’nın Cenevre’yi tartışmaya açması, ‘Esadsız Çözüm’ün zemin kazanması açısından önemli bir adım. Bu konferans taraflar aasındaki ‘muğlaklığı’ gidermeye çalışacak. Reyhanlı saldırısı ile Esad savaşı Türkiye’ye yayarak iç savaş devam ettiği sürece Türkiye’nin acı çekeceği mesajını vermeye, Türkiye’yi ‘Esadlı Bir Çözüm’ e razı etmeye çalışıyor. Buna karşılık Türkiye ‘Esadlı bir Çözüm’ün çözüm değil, ancak krizin dondurulması olacağını anlatarak, Esadla birlikte bölgeye artık istikrar gelmeyeceğini göstermeli. Zira Esadlı bir çözüme ne 80.000’i aşkın kayıp veren Suriye halkı razı edilebilir, ne de Esad iktidarda kaldığı sürece terör azalacaktır. Bu nedenle Esad İkinci Cenevre Konferansı’nda geleceği için garanti oluşturmaya çalışırken, Türkiye’yi Esadsız bir çözüme mecbur bırakıyor.
Türkiye ise bir yandan diplomasiyi sürdürürken bir yandan da bu tür saldırılara karşı sınır güvenliği, kampların güvenliği ve sınır bölgelerindeki asayiş konusuna daha fazla önem vermeli. Aksi halde Türkiye içinde bir çok uzantısı olan Esad Yönetimi’nin bir başka saldırısı daha büyük kayıplara yol açabilir.
Siz bu yazıyı yazdığınızdan beri 1 buçuk sene geçti. Hala yazı güncelliğini koruyor. Aslında bence Esed’in kalmasının istenmesinin arkasında pek çok sebep var. Bir daha asla İhvan gibi hareketlerin başa gelmesi istenmiyor. Esed giderse ve bir seçim yapılırsa, Mursi gibi birinin gelememesi için ortam hazırlanıyor ve zaman kazanılıyor. Tunus’taki gibi seküler bir parti başa gelirse, yine Batı ve Rusya tatmin olmayacak. Fransız sömürgecileri, Suriye’yi terk ederken, asla Sünni bir yönetimin iktidara gelmemesi gerektiğini düşünüyorlardı. Çoğunluk-azınlık ayrımı, mezhep ve etnik aidiyetler üzerinden yapılıyor yakın ve orta doğu’da. Hiçbir Avrupa ülkesi, Korsikalı ayrılıkçıları destekliyor mu? Hayır. Avrupalılar kendi aralarında bir barış vahası oluşturmuşlar, keyiflerine bakıyorlar. Suriye, Irak, İran, Türkiye, Mısır, Libya kimin umurunda? Bizim coğrafyamızda kan gövdeyi götürsün, insanlar birbirleriyle savaşsın, onlar da para kazansın. Bu arada, Paris match dergisi, daha yeni, Beşar Esed ile röportaj yaptı. Onu sempatik gösteriyorlar. Bir mucize olması lazım, Esed’in gitmesi için.